background
29 Haziran 2016

Stratejik planlama ya da bu hafta ne yapsak…

Bazı şeyler çabuk eskiyor.  Özellikle ne olduğunu tam da bilmeden kullandığımız kavramsal kalıplar.  Stratejik planlama, bence buna iyi örnek.  Hatta, hem “stratejik” hem de “planlama” ayrı ayrı birer iyi örnek.

Kafanızı ne tarafa çevirirseniz çevirin, “bizim bir stratejimiz yok, bakıyoruz duruma, ona göre ilerliyoruz” diyen tek bir şirket göremeyeceksiniz.  Bunların her biri de kendi bakış açılarıyla haklılar.  Sadece, iyi niyetle stratejiyi karıştırıyorlar.

Strateji, bir askeri terim.  Tıklarsanız, oldukça iyi bir tanıma ulaşabilirsiniz.  Özetle, hedef belirleyip, hedefe gitmek için atılacak adımlar ve gerektiğinde kaynak kullanımını gözden geçirip değiştirmek için kullanılıyor.  Hedef belirleme, en önemli adım.  Bunun için kurumların, ailelerin, profesyonellerin kafalarının net olması gerek.  Aksi taktirde, bir çoğumuz için çöpe gitmeye hazır bir kelime, ofiste aylarımızı, yıllarımızı yiyor; bilgisayarlarımız bilmem kaçıncı versiyonlarla çalışmaz hale geliyor, derken; yeni bir yönetici işe başlayınca, sil baştan.  Biz çalışanlar yıpranıyoruz; ama asıl zararı bunu görmeyen, bazen görmezden gelen sermayedar görüyor.

Orta, uzun vadeli stratejileri olmayan, başarılı görünen şirketlere bir bakalım. Ben görüşlerimi söyleyeyim, siz katılmadığınız noktaları söyleyin.  Bunlar, üretici olmaktan bir adım öteye gitmeyi başaramamış-isteyen ama yapamayan, tesadüflerin de yardımıyla bir ölçek kazanmış; ancak artık, patinaj yapmaya başlamış kurumlardır.  Stratejik yaklaşım; hemen yanında araştırma, pazarlama yatırımı, insan kaynağında süreklilik ve eğitim, doğru fiyatlandırma(arsızlık değil) gibi konuları da gündeme getirecektir.  Bunların her biri, önceliklendirseniz de, masraf kalemleridir.  Verimlilik sağlayacaklardır; ancak bugün değil.  Bu da, çoğunluğun sınırıdır: dur bakalım hele…Mutsuzluk, bilinmezlikten kaynaklanan israf, sürekli değişen gündem, bu yapıların peşini bırakmaz.  Buradaki bir önemli nokta da şudur: Yönetim kurulları, CEO’lar, icradan sorumlu kişiler, çalışanlar şirketin stratejik bakış açısı ve hedeflerinden haberdar değillerse, ne o stratejiden ne de hedeflerden fayda gelir.  Günümüz çalışanı hem şirketini hem rekabeti hem de diğer şirketlerdeki canlı yapıyı çok iyi ve yakından takip ediyor, kendisiyle ilgili talepleri ve beklentileri var.  Büyüyen bir yapıda, büyümek, öğrenmek istiyor.  İyi bir markaya ait olmak, iyi bir marka olmak peşinde.  Onu yakalamak, ne yaptığınıza ve neden yaptığınıza ikna etmek zorundasınız.  Misyon, vizyon, hedeflerinizi yazarken bu insanlara sormazsanız yanılırsınız.  Zira, onlarsız hiç bir yere gidemezsiniz.  İşin özü insandır.

Tam tersine bakalım: Ne iş yaptığı, ne yapmak istediği, markalarının her birinin ne dediği tutarlı dünya şirketlerine…Dünya şirketinden kastımın lütfen, yapıları bir “globallik” sınırına soktuğum sanılmasın.  Aklı öyle çalışanlardan söz ediyorum.  Trendleri, hedef kişilerini, markalarının nerede durduğunu bilen, takip edenler…  İnsana, markaya yapılan yatırımı bir masraf olarak değil, yatırım olarak görenler…Başarıyı, gelişim alanlarını insanlarıyla paylaşıp, ölçülebilir işler yapanlar…Nedenselliği ve sonuçlarını öngörmek için çalışan bu şirketler; gerektiğinde yapısal değişimlere açık ve hazır olduklarından, sürekli büyüyen iş alanlarında var olmak üzere programlanırlar.  İnsanlarını bu açıdan işlerine bakmaya zorlarlar.  Çünkü, kelimeyi eskitmemiş, tam tersine, tepe tepe kullanmışlardır.  Her seferinde de, daha önce aldıkları kararları gözden geçirip düzeltmeyi ihmal etmezler.  Kendileri için bir Corporate Survival yardım kiti her zaman hazırdır.

Aslında, strateji iyi bir şeydir.  Ama, onu zorlaştıran, tanınmasını olanaksız hale getiren, hatta onun bu hallerinden para kazanan yöneticilerin elinden kurtaramazsa kendini, olan bana, size oluyor.

“Arkadaşlar, bir strateji sunumu yapacağız” cümlesini Eylül ayı itibariyle duymaya başlayacaksınız. “E daha yeni yapmıştık; yapıyoruz, çöpe atıyoruz, e tamam dediler sonra vazgeçtiler, yeter yaa”dan farklı bir şey olmayacak.  Neden mi? Olacak olsaydı, böyle hissetmeyecektiniz.

Oysa, aynı iş diğer şirkette de yapılacak.  Tüm araştırmalar ortaya dökülecek, ajanslar dünyada neler oluyor anlatacak, tüketicinin görüşleri değerlendirilecek, her bir çalışanın hedefi, şirketin hedeflerine(var çünkü) hizalanmış hale gelecek.  İnsanlar yeni yıl için beklentilerini ve gelişim alanlarını söyleyecek, dinleyecek.  Hemfikir kalıncak.  Yeni yıl için, hedefleri gözden geçirme ve geribildirim takvimleri zaten belli.  Yayımlanacak.  Takvimlere işlenecek.  Tüm bunlar, paydaşlara da anlatılacak.  Bir standart sunum ve toplantı formatıyla onay alınacak, yıl başlayacak.

Hepsinin sağlaması çok kolay: Şirketinizin vizyon cümlesini okuyun.  Heyecanlanıyorsanız, iyi yerdesiniz.

Haydi kolay gelsin.

 

 


Yorum Yapılmamış

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>