background
17 Şubat 2014

Profesyonel

Sonradan daha iyi anladım; pazarlama kariyerine doğru yerden,  “pazar araştırmacı” olarak başlamış, 20 senedir pazarlama dünyasının içinde olan birisiyim. Bu süre içerisinde marka ve stratejisi, hiyerarşisi ve yönetimi görevlerimin omurgasını oluşturdu.  Birşey satıyorsanız, servis, ürün, hayal; marka her zaman(her zaman) en önemli değerinizdir.

Kariyerimin son 10 yılı, bunlara ek olarak, tüm boyutlarıyla  geleneksel ve dijital iletişim, ajans yönetimi, vizyon oluşturma, takımları bu hedefler etrafında heyecanla toplamakla devam etti.  Bunlara bağlı KPI’lar ve finansal sorumluluklar(P&L ve kar sorumlulukları) üstlendim.  Finansçı değilim.  Bir iş insanıyım(Ümit Ersoy’a teşekkür ederek…).

Hem ulusal hem uluslararası şirketlerde, farklı dinamikleri ve takımları yöneterek, onların bir parçası olarak çalıştım. En çok ilgimi çekenler, uluslararası birikime ve iş yapış deneyimine sahip; aynı zamanda bir yerel yapıymış gibi, işi esnek ve “buralı” tarzda yapanlar oldu.  Buralarda kazandığım deneyim paha biçilmez.
Katkı sağlama şansı yakaladığım birçok marka var.  Beni en çok heyecanlandıranlar hep üzerlerine “commodity” damgasını yemiş olanlardır.  Luna da bir margarin.  Ama annenizin margarini değil.  Bridgestone bir lastiğin markası.  Ancak başınıza kötü birşey gelirse aklınıza gelen, siyah yuvarlak şeyin…  Ama o artık “emniyet lastiği”.
Bir inançlı pazar araştırmacıyım.  Tüketiciye göre planımı yaparım.  Hedef kitle(artık hedef kişi..)nin neyi nasıl, nerede, ne sıklıkta, ne bedelle istediğini anlamak işin özüdür bana göre.  Markamın nasıl algılandığını neredeyse anlık olarak bilmek isterim.  Markanızla ilgili yapacağınız küçük hatanın gerçek bedelini hiç bir zaman bilemezsiniz.
Yapılamaz denilen araştırmaların peşine düşerim.  İki tüketici panelinin kurulup çalıştırılmasında emeğim çoktur:  Sakız ve lastik.  O heryerde, büyük kavanozlar içinde duran onlarca çeşit sakızı gözünüzün önüne getirirseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olurum sanırım.
Tüm bu olan biten içinde üç konuda sertçe sorgularım yaptığım işi:
1- Tüketici ne düşünür, neye ihtiyacı var, ne ister?
2- Marka(m) sağlıklı mı, bir net vaadi var mı, teksesli mi, farkında olması gerekene
     ulaşıyor mu?
3- Yapılan iş ticari bir faaliyet olarak anlamlı mı?
Son kertede, yaptığımız tüm işler insana dayanıyor.  Göreviniz ne olursa olsun.  İster rapor eden, ister edilen olun.  Farklı kültür ve özellikte takım arkadaşları ile bir hedefe yönelebilmeyi başarmak tüm başarıları peşinden getiriyor.  Bu konuda iyi olduğumu düşünürüm.  Emin olmak için de, çalıştığım kurumların genel uygulamalarına ek olarak, her yıl geniş bir örneklemle kendimi tartışır, gelişim alanlarımı saptar, üzerlerinde çalışırım.  Bir konuda görüşüm nettir:  Kendi kaprislerimizle, çalışma arkadaşlarımıza engeller oluşturmaya hakkımız yok.  Öncelikli işimiz insandır.
Üç değere inanır, onların peşinden koşarım: Basitlik, samimiyet, sonuç odaklılık.
Hoşçakalın.


Yorum Yapılmamış

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>