En kötüsü de, yıkıcı bile olmaması. O zaman, herkesin işi zor.
Test etmesi çok kolay. Hedefler var mı, ölçülüyor mu, bu durumdan herkes haberdar mı?
Bu üç soruya verilecek evet cevabının ses tonu, sona doğru, duyulamayacak kadar kısıklaşıyorsa; durum, üstünüzün sizi sevip sevmediğine indirgenmiş demektir. seviliyorsanız, bu da iyi birşey. Şimdilik.
Hedeflendirme, KPI, ana performans göstergeleri; adına ne derseniz deyin; sağlıklı bir yapı için yapılması gereken en önemli şey. Ancak, bu şekilde, Yönetim Kurulu, CEO, diğer C’ler ve diğer çalışanlardan verim alınabilir. Bu da yetmez; hedefleri belirleyip kişilerle paylaştıktan sonra, herkesin herşeyi tam olarak değil, sizin anlatmak istediğiniz içerikle anlamış olduğundan emin olmak gerek. Aksi taktirde, bir şirket dolusu rüya yorumcusu ile başbaşa kalmış olabilirsiniz.
Bunun olmadığı ortamdaki durum şudur: İyi niyetli herkes, yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışır, hatta yaptığından da emin olur. Sonuç ise koca bir hüsrandır.
Oysa, yöneticinin temel görevi, takımını uyum içinde, güvenlerini kazanarak, verimli olacakları ortamı hazırlayarak çalıştırmaktır. Çıtalar doğal olarak yükselecek, rabarba, yerini işleyen çarklara bırakacaktır.
Kar, ciro, adet/ton, mutlu çalışma ortamı, en az işten ayrılma, en çok sevilen şirket? Ne olmak isteyen bir dünyanız var/bir dünyada çalışıyorsunuz? Kara kaşınız, kara gözünüz için mi, yetki sahibi kötü bir espri yapsa bile kahkahalara boğulduğunuz için mi, her maile anında, katıldığınızı bildiren bir cümleyi en önce siz yazdığınız için mi; yoksa bir sonraki adımı düşünüp, daha ileriye gidebilmenin yollarını ararken yetki sahibini kızdırmak pahasına bu yolu seçtiğiniz için mi oradasınız?
Bu iş, genel müdürden başka kimsenin işi değildir. Hatta, belki de onun tek işi bunları saptayıp, takımına anlatıp, gerçekleşmesini sağlamaktır. Bunu yapmayan bir genel müdürle çalışıyorsanız, üzülün; her sabah yeni bir gündemle başbaşa kalacaksınız.
Yorum Yapılmamış